T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
BURSA / KESTEL - Kestel Bilim ve Sanat Merkezi

ONARIMIN GÜCÜ

Bir dilek hakkım olsa ebeveyn sevgisinin garanti olduğu bir dünya isterdim yazmıştım hatırlarsanız. Buna onarım çabasını da eklemek istiyorum. Tüm hücrelerime, iliklerime kadar hissederek söylüyorum ki sağlıklı ruhsal yapının oluşumu; ilk çocukluk/ergenlik döneminde gelişen şemalarımızın temeli, ailemizde ihtiyaçlarımızın ne kadar/nasıl karşılandığı ile birebir alakalıdır. Bu ihtiyaçlar; Güvenli bağlanma (güvenlik-bakım-kabul görme – aitlik-düzen-istikrar)olumlu benlik algısı, özerk olabilme, duygu ve ihtiyaçlarını bastırmadan söyleyebilmede ki özgürlük. Gerektiği kadar özgürlük-sınırlar-öz denetime fırsat verme vb. 

Tüm bu ihtiyaçlar her yerde/herkes için olan unsurlardır. Karşılanmalarında ki azlık ya da çokluk çeşitli olumsuz şemaların gelişimini tetiklemektedir. Özellikle de sınırlar-öz denetime teşvik, sağlıklı benlik algısına katkı sunmak konularında denge vazgeçilmez PÜF noktadır. Hepimiz küçük büyük yaralar alarak, üstesinden gelmek zorunda olduğumuz dertlerle yaşadık/yaşıyoruz. Tümünün hikayesi, sebepleri farklı farklı. Ama her zaman şemalarımızı değiştirme ya da çocuklarımızda olumlu şemalar oluşturma şansımız var. Daha mutlu anlar yaşamak, umudu, heyecanı, hayallerimizi kaybetmemek adına sevgi-şefkat-anlayış- ve kabul kavramlarına odaklanmamızda yarar olduğuna inanıyorum. Nasıl mı? ilkin elimizde büyüteç le geçmiş ve gelecek döngüsüne takılı kalmamak. İkincisi de gerçekçi bir iyimserliği -içinde bulunulan durum her ne ise (acı- hayal kırıklığı vb..)kabulle harmanlayarak- hayatımızda var etmek. Çünkü ancak böyle olunca beynimiz ana odaklanıp şimdi için ne yapabilirim sorusuna cevap arayabiliyor. Hatalar hepimiz için. Ebeveynlikte de bir çok hatamız olacak. Asıl mesele iç sesinize şefkat/nezaket/anlayış katmak, o hatayı bir arkadaşınız yapsa ona göstereceğiniz desteği kendinizden/eşinizden/çocuklarınızdan esirgememek.

Huzurlu bir yuva ve sağlıklı şemaların oluşturulduğu ev ortamı; çocuklarla/ergenlerle sorun yaşanmayan, asla seslerin yükselmediği bir yer elbette ki değil. Bu biraz yazın kar yağmasını dilemeye benzer…Bir yuva-ebeveyn çocuk ilişkisi Güven- Uyum- İyilik-Sevgi içermelidir. Diyelim ki bağırdık/maksadımızı aşan sözler söyledik ne yapacağız? Onarmaya çalışacağız. Dr. Beck KENNEDY nin Ted konuşmalarında ki örnekle bu sürecini daha iyi anlatabileceğimi sanıyorum. Dr. Kenedy de tüm ebeveynlerin arada çuvalladığına işaret edip sonrasında asıl nasıl telafi ettiklerine/onardıklarına değiniyor. ‘ Onarım kopukluk anına geri dönebilmek, davranışın sorumluluğunu alarak etkisini kabul etmektir. Özürden farklıdır. Özür genelde konuyu kapatır, onarım ise açar. ‘demektedir.

Dr. Kennedy’nin örneği üzerinden devam edersek; bir Pazar gecesi gergin ve yorgun üstelik uykusuz. Pazartesi ve o haftaki işlerle kafası meşgul, bunalmış durumda imiş. O akşam için de tavuk yemeği yapmış, ergen oğlu mutfağa geliyor, masaya bakıp mızmızlanarak ‘yine mi tavuk’ diyor. İplerin koptuğu ve Kennedy’nin bağırdığı an o an ; ‘Neyin var senin? Hayatında tek bir şey için minnettar olabilir misin ?’ Ergen ise türünün tipik davranışını sergileyerek , yani; ‘senden nefret ediyorum’ diye bağırır, kapısını çarparak odasına çekilir. Kennedy tabi sakinleştikten bir süre sonra kedine gereksiz yere bağırdığını itiraf ediyor. Bunu düzeltmenin sağlıklı yolu nedir den önce düzeltilmezse ne olur? a açıklama getiriyor. ‘Ergen bunalmış, endişeli, (korkunç annesi varJ). Güvende ve emin hissetme isteği var. Ve annesi onarım sürecini başlatmazsa ergen içsel olarak kendini suçlamaya yönelir.’

Ne var bunda yönelsin diyenlere açıklamalarıyla hemen parantez açıyor. ‘Onarılmadan bırakılan, yalnız hissettirildiğimiz, endişe veren olaylarda yazdığımız çocukluk/ergenlik hikayeleri yetişkinliğin temel korkularına yol açar.’ ‘Benim bir sorunum var. Kötü şeylere sebep oluyorum. Ben sevilmez biriyim’ vb. gibi.

Onardığınızda kendini suçlama hikayesini silmekten ileri giderek, özgüven ve iletişim hikayesiyle değiştirirsiniz. ‘ Hey geçen gece mutfakta olanlar hakkında düşünüp duruyorum. Bağırdığım için özür dilerim. Eminim korkunç hissettirmiştir. Ve bu senin hatan değil.’

Tüm bunları açıklarken neyin onarım olmadığına da açıklık getiriyor uzmanımız. Örneğin. ‘Hey mutfakta sana bağırdığım için üzgünüm ama eğer yemek hakkında şikayet etmeseydin bu yaşanmazdı ki’ ‘Hayatında ki şeyler için gerçekten şükretmen gerektiğini biliyorsun, evdeki yemekleri gibi o zaman bağırılmazsın. Bu cümleler sizi yeniden BAĞLAMAZ çünki zeminde suçlayıcıdırlar…

Dr Kenedy’nin ‘doğru cümleleri kurup onarımı gerçekleştirdiğinizde, sonraki bir zamanda: ‘Biliyorsun ki her zaman yemeğe yaptığım şeyi beğenmeyeBİLİRSİNsin. Bu iğrenç demek yerine ‘En sevdiğim değil’ diyebilir misin merak ediyorum. ‘ Böylece ona hayal kırıklıklarını nasıl etkili bir dille ifade edebileceğini de öğretmiş oluyoruz’ İfadesi eğer suçlama yoluyla ergenin/çocuğun üzerine gidilirse bunu yapma şansımızı kaybedeceğimizin anlatımıdır.

Bir İtalyan atasözü ‘ Küçük çocuklar baş ağrısı, büyük çocuklar kalp ağrısı’na yol açar’ dermiş. Sanırım özellikle ergen çocukları olanlar sözdeki gerçekliği sık sık yaşamaktadırlar. Çetrefilli bir süreç çocuklarımızı hem rusal hem bedensel açıdan sağlıkla büyütmeye çalışmak. Ancak Pusulamızın kuzeyi sevgi-şefkat- anlayış ı gösterdiğinde yolumuzu kaybetmeyeceğimizi düşünüyorum. O yolu zaman zaman yaptığımız çıkışlar ve hatalarla kaybettiğimizi düşündüğümüzde de ONARMAYA istekli olduktan sonra hep bulacağımıza eminim. Bir dahaki yazı da buluşmak üzere sevgi ve şefkatle kalın…

Dr. İlkay GÜNER EŞERLER

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 10.10.2024 - Güncelleme: 10.10.2024 01:21 - Görüntülenme: 54
  Beğen | 0  kişi beğendi